Halk Müziğinin Acı Tarihi
Türk halk müziğinin tarihi, Türklerin tarihi kadar eskidir. Orta Asya’daki Türk boylarında oluşan bu müzik, Türklerin çeşitli göçlerle gittikleri yerlerin kültürlerinin de etkisiyle değişmiş ve günümüzde çeşitli ülkelerin müziklerinin temelini oluşturmuştur. Anadolu’ya gelen Türkler, öteki kültürleriyle beraber müziklerini de getirmişlerdir. Lidya, Frig, Hitit, Helen, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı uygarlıkları içinde bir sentez oluşturmuşlardır. Binlerce senelik medeniyetlerin oluştuğu Anadolu topraklarına yerleşen Türkler de bu medeniyetlerin kültürlerinden etkilenerek günümüz Türk halk müziğinin oluşmasını sağlamıştır.
19. Yüzyılın sonlarında başta İngiltere ve Rusya olmak suretiyle birçok Batı ülkesinde ve gelişmiş ülkelerde folklorik çalışmalar adım atmıştır. Konunun önemi ve sonuçların yansımaları ülkemiz araştırmacılarını etkilemede gecikmemiştir. Ziya Gökalp Türk folkloru alanında ilk adımı attı. 1913 senesinde yayımlanmaya başlanan “Halka Doğru” dergisine bir yazı yazarak mevzuyu güncellemiş ve folklorun karşılığı olarak “Halkiyat” kelimesini kullanmıştır.
Çeşitli faydalarından bahsetti. Rıza Tevfik Bölükbaşı, 5 Mart 1924 tarihli Peyam gazetesinde folklorun anlamını açıklamıştır. Selim Sırrı Tarcan, Halkiyat Dergisi’nde 1924 yılında gösterilen bir derleme yazısında folklorun öğrenim alanındaki önemini vurgulamıştır. 1910’larda yayınlar, o devrin standartlarına gore en kapsamlı ve bilimsel şekilde öne çıktı. Yabancı eserlerin önsözü. Kaynakları asıllarından inceleyerek geniş bilgiler verdi.
Darülelhan’ın kapatılıp İstanbul Konservatuarı olarak yine açılmasının arkasından halk müziğine ağırlık verilmesine karar verildi. Bir diğer resmi emek verme ise o dönem “Hars Müdürlüğü” tarafından görevlendirilen Seyfettin ve Sezai kardeşlerin İzmir bölgesinden icra ettikleri derlemelerdir. Bu gezinin kararı “Vatan Tununuları” isminde ciltli bir kitap olarak yayınlandı. Bu derleme çalışmasının gerektiği benzer biçimde yapılmadığı yönünde görüşler vardır.
Önemli bir Macar halk müziği araştırmacısı olan Béla Bartók, 1936’da Türkiye’ye çayır edildi. Bu müzisyenin Türkiye’ye çayır edilmesinin amacı “deneyimli bir halk müziği derleyicisini uzman-danışman olarak kullanmaktır”. Öte taraftan Béla Bartók, eski Macar halk müziği ile Ceremis (Erkek) ve Türk halk müziği arasında bir rabıta olduğu için, “Eski Macar halk müziği” ile “Eski Türk halk müziği” içinde bir bağlantı olup olmadığını da araştırmayı amaçlamaktadır. . . . Kazan (Türk-Tatar) halk müziği. Bir yakınlık belirlemiş ve aynı yakınlığın izlerini Türkiye’de aramak istemiştir. Bartòk, Macar ve Cheremis halklarında bulunan pentatonik bir sistemin izlerini Türk halk müziğinde de bulmayı ummuştur.